içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

SORUMLU BİR SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ ÇALIŞMASI ÖRNEĞİ

Ülkemizde son yıllarda çevre konusunda artan duyarlılık, yöre halkının tepkisi, direnişi ve verdiği hukuk mücadelesi sonucunda; bir çok termik santralin ve benzer maden tesislerinin, çevresel etkilerini gideren, iş sağlığı ve güvenliğini iyileştiren teknoloji ile rehabilite edilmiş olmaları  oldukça önemli kazanımlardır. 

Buradan çıkan sonuç, madencilik ve çevre dengesi mutlaka kurulmalıdır. Esasen günümüz teknolojisi bunu sağlayacak düzeydedir. Önemli olan modern teknolojiyi denetimli olarak uygulatmaktır. Doğal kaynakların gerçek sahibinin halk olduğu kavramından hareketle, madenlerimiz toplumsal çıkarlarımız çerçevesinde oluşturulacak politikalar doğrultusunda işletilmelidir. 

Madencilik ile ilgili işlemlerden vazgeçilmesi mümkün olmadığı için, madenlerin çıkartılmasında kamu yararı, çevreye duyarlı, mühendislik bilim ve tekniğinin uygulandığı ve yöre halkının onayı temel alınarak planlaması hedeflenmelidir. Ayrıca, işletme özelliğini kaybetmiş sahaların tekrar kullanılabilir koşullara getirilmesine yoğunlaşmak gereklidir. 

Benzer durum enerji sektörü için kaçınılmaz olan HES’ler açısından da geçerlidir. Ancak uygulamada çevre dostu yaklaşımlarla üretim modelinin gerçekleştirilmesinde, çok ve çeşitli nedenlerle kamu denetimi yetersiz kalmaktadır. İşte tam da bu noktada yerel STK ve çevre örgütlerinin fonksiyonu önem taşımaktadır. 
Her ne kadar ülkemizde henüz ciddi anlamda rüştünü ispatlamış, evrensel ölçülerde yapılanmış, katılımcı demokrasinin vazgeçilmez unsurları kurumlar haline gelememiş olsalar da;  sivil toplum kuruluşları, resmi kurumlar dışında ve bunlardan bağımsız olarak çalışan, politik, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar olmaları nedeniyle, çevre ve üretim eksenindeki popülist yaklaşımları, hem körükleyebilecek hem de amacına uygun rasyonalleştirebilecek aktörlerdir. 

Bu bağlamda, yöre köy derneklerinin bir bileşimi olarak örgütlenmiş   “ERZİNCAN İLİÇ DERNEKLER FEDERASYONU”nun örnek bir faaliyetini sizlerle paylaşmakta yarar gördüm. Bakın, çevre mi? maden mi? polemiklerinin bilinçsiz ve sorumsuzca siyasal araç olarak da kullanılageldiği bir dönemde, yapıcı bir yaklaşımı esas alan bu genç ama duyarlı organizasyon, ilçelerinde yoğun bir şekilde faaliyet gösteren yılda 6-7 ton altın üretimi gerçekleştiren çok uluslu maden işletmesi  ve hidroelektrik santralleri konusunda neler yaptı.   “Elbette doğup büyüdüğümüz, tarihi kültürel birikimlerimizin bulunduğu İLİÇ İlçemiz başta olmak ülke topraklarının tümü de,  insanı, yeşili, doğası ve madeni ile eşdeğerdedir. Son yıllarda yoğun bir madencilik ve HES faaliyetine muhatap olan güzel İlçemiz için  çevreyle uyumlu bir üretim modeli  geliştirmek ve bilimsel yaklaşım ve kriterler ekseninde yönetmek önem taşımaktadır. 

Bu anlayış çerçevesinde, Bu güzide yöremizde madencilikten ve HES’lerden kaynaklanan çevresel etkiler ve yönetimi konusunda, ilgili tarafların karşılaştıkları sorunların tespiti ve çözümlerine yönelik; panel, sempozyum gibi tartışma ve bilgilendirme faaliyetlerinin katkısı her geçen gün daha da kavranmaktadır. Bu amaca yönelik olarak sosyal sorumluluk anlayışı ile hareket etmekte olan Federasyonumuz; sektör temsilcileri, yöresel aktörler, bilim çevrelerinin birlikteliği  ve  katılımıyla 21 Mayıs 2016 tarihinde bir Panel düzenleyerek yararlı bir görüşme süreci başlatacaktır. Yerel yöneticilerimiz ile birlikte sektör kuruluşlarının da, çalışmalarını paylaşmak, sorunlara çözüm bulmak üzere panelist ve katılımcı olarak bu panelde yer almalarını arzu ederek davet ediyoruz.” diyerek bir etkinlik düzenlemiş ve sonuçta da aşağıdaki basın bildirisi ile hedeflerini açıkladı.   “İliç ilçesi Çöpler Köyü başta olmak üzere ilçe sınırları içinde faaliyet gösteren maden işletmeleri ile hidrolik enerji santrallerinin(HES) çevresel etkileri bilimsel, ekonomik, sosyal ve hukuksal boyutlarıyla‘’ Erzincan İliç ilçesi çevre  ve doğa panelinde’’ele alınmıştır. 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mecidiyeköy Kültür Merkezinde, PROF. DR. ALİ KAHRİMAN, yönetiminde yapılan panele MUSAHADDİN ÇAYLAK  (İliç Dernekler Federasyonu Çevre Komisyonu Başkanı), MUSTAFA SÖNMEZ (Türkiye Madenciler Derneği E. Başkanı), Dr. MUHTEREM KÖSE (Altın Üreticileri Derneği Genel Sekreteri), Prof. Dr. NEŞET ACARKAN (İTÜ Cevher Hazırlama Mühendisliği Bölümü), Prof. Dr. YÜKSEL ÖRGÜN (JMO İstanbul Şube Başkanı, İTÜ Öğretim Üyesi), ZEKİ KÖMÜRCÜ (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İstanbul İş Teftiş Grup Başkanı) ve İbrahim TORAMAN (Anagold Şiketi Sosyal Performans uzmanı) panelist olarak katılmıştır. 

Panelistlerin uzmanlık alanları kapsamında yapılan bilimsel konuşmalar ile yöre halkının temsilcilerinin öneri ve  sorularıyla, HES, madencilik ve çevre ilişkisi İliç özelinde kapsamlı bir şekilde tartışılmış ve aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır. 

Doğal kaynakların gerçek sahibinin halk olduğu kavramından hareketle, madenlerimiz toplumsal çıkarlarımız çerçevesinde oluşturulacak politikalar doğrultusunda işletilmelidir İlçemizdeki meskun mahallerde ve orman-tarım alanlarında bulunan HES ve madenlerin işletilmesi konusunda, ulusal çıkarlar kadar, yöre halkının en temel insan hakkı olan çevresel duyarlıkları da dikkate alınarak, ifrat ve tefrite kaçmadan çevre sorunlarını giderecek maliyetlerden kaçınmayacak yöntemlerle üretilmesi sağlanmalıdır. İliç ilçemiz, ülkemizin tüm bölgeleri gibi, insanı, yeşili, doğası ve madeni ile yani yeraltı ve yerüstü kaynakları ile değerlidir. 

Bu nedenle Üretim  ve Çevre dengesi mutlaka kurulmalıdır. Yöredeki enerji ve maden üreticisi kamu yada özel kuruluşlarının, maden mi, çevre mi ikilemi çıkmazına girmeden, daha işin başında halkla ilişkileri esas alan üçüncü bir yolu tercih etmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hukuki ve bürokratik işlemleri yerine getirmek, üretim yöntemi olarak da çevre dostu modern  teknolojiler kullanmak, her şeyin sona erdiği anlamına gelmemelidir. Yani madencilik ve HES kuruluşları, yasal süreçleri yerine getirmekle birlikte aynı zamanda yörenin sosyolojik, ekonomik, psikolojik ve kültürel konularını da dikkate almak durumunda olmalıdır.   Yöremizde faaliyet gösteren şirketlerin üretim faaliyetlerinin çevresel etkilerinin bağımsız kuruluşlarca denetimi hayati önem taşımaktadır. 

Bunun temini için de acil bir önlem olarak yöremize özgü HES-Maden Çevre Risk Fonu mutlaka kurulmalıdır.  Bu fonun yönetiminde İliç Dernekler Federasyonu başta olmak üzere, yöre çevre örgütleri, bilim kuruluşları ile diğer ilgili denetim kurumları yer almalıdır.  Maden- HES çavresel etkilerinin gözetlendiği ve değerlendirildiği benzer toplantıların yerinde (İliç’te) yılda en az bir kere yapılması sağlanmalıdır. 

Bu amaçlara yönelik olarak sosyal sorumluluk anlayışı ile hareket etmekte olan Federasyonumuz; ilgili sektör temsilcileri, yöresel aktörler ve bilim çevrelerinin birlikteliği  ve  katılımıyla, ilçemizdeki HES ve madencilik faaliyetlerini izlemeye, çevre ve doğamıza zarar vermeyecek yöntemlerin  bir an önce uygulamaya sokulması yönünde taraf olmaya devam edecektir.” 
Umarım bu çabaları amacına ulaşır ve STK’ların katılımcı demokrasi ve hakça paylaşımı esas alacak Modern Türkiye’mizin kurulmasında, asli ve öncü unsurlar olmalarını sağlayacak bir çığır açmış olurlar.

Bu yazı 694 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum